Son bir haftamız biraz sağlık sorunlarıyla geçti...
Annem geçen Perşembe diz kapağından bir ameliyat geçirdi, son bir yıldır çok sıkıntıya düştüğü bu problemden bu yolla kurtuldu (umuyoruz kurtuldu) Benim annem gibi son derece faal bir kadının genç yaşında eve kapanması olası bir şey değildi; bir gün Tunalıya inemesin morali bozulup ruhu çöküşe geçen bu kadına evlatları olarak seferber olup en iyi doktorları bulup geçen hafta soluğu Çankaya hastanesinde aldık.
Bu arada eş zamanlı babamın yaşadığı kalp sorunları ile cumartesi anjioya girdi, damarların açık olması (hayret bir şekilde!) hepimizi sevindirdi; ancak kalp duvarının normalden kalın olması durumu ile önümüzdeki günler biraz daha tetkiklerle uğraşılacak. anti paratntez oktor bu durumun ırsi bir şey olduğunu; bu anlamda ısrarla çocuklarında eko bilmem ne (yeni çıkan adını şu anda unuttuğum cihaz) cihazına girmemiz gerekliliğini iletti. Haydi bakalım anne babayı iyileştirelim sonra kendimize bakacağız....
herkes hasta olur, benim kızım geri kalır mı? Hafta sonu garibim bir gribe yakalndı, pazartesi salıyı evde geçirdi, bugün ilk kez okula gitti....
Anne baba sorunlarındaki kardeş seferberliği (yani benim çocuğumun yaşayamayacğı bir şey:-((( )inanılmaz işe yarıyor, herkes işin bir ucundan tutuverdi mi zor ve sıkıntılı süreçler çabucak geçiyor. İşte 1 haftası geçti bile...
Annem hızla iyiye doğru gidiyor, amma velakin grip evde kol geziyor, annem ve anneme bakan yardımcı kadıncağızda sürekli aksırık tıksırık halinde şu anda, haydi hayırlısı...
Son 1 haftayı böyle geçirdik, biraz yoğun biraz sıkıntılı. Hafta sonu ise hızlı, yoğun ve eğlenceli geçecek. Cumartesi kurslarından sonra buradayız.. arkadas olarak da fuardayız....
cumartesi akşamı bol alkol içeren fasıl programımızı yaptık, sıkıntılı günerin acısını çıkaracağız...
pazar eray cım da evde, biraz bezme, biraz gezme, offf çabuk gelsin şu hafta sonu iple çekiyorrrruuuummmm....
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sağlık etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
18 Mart 2009 Çarşamba
5 Mayıs 2008 Pazartesi
Mutluluk Oyunu
Polyanna'yı bilir misiniz? Hani şu herşeyden bir mutluluk çıkaran kızın hikayesini...O kadar severdim ki Polyanna kitabını belki on defa okudum. Şimdi de kızıma aldım ve en az beş kez de onu okudum bu kitabı....
Unutanlara hatırlatma yapayım hadi....
Polyanna ölen annesinin ardından babasıyla birlikte fakir bir hayat sürmektedir. Babası onu hayata bağlamak ve hep mutlu bir hayat yaşaması için bir "mutluluk oyunu" uydurur, oyunun kuralı herşeyden mutlu olunacak bir taraf çıkartma gerekliliğidir.
Polyanna ve babası o kadara fakirdir ki, "kadınlar derneği" denen bir derneğin yardımları ile hayatlarını sürdürmektedirler. Bir gün dernekten bir bebek ister, bir zaman sonra oradan bir sandık gelir. Polyanna heyecanla sandığı açar, bebek beklerken sandıktan bir çift koltuk değneği çıkar. Önce çok üzülür arkasından babası ona oyunu hatırlatır, sonra ikisi birlikte bu işe sevinirler ; neden mi? Bu değneklere ihtiyaçları olmadıkları için!!!!
15 gün oldu eşim değnekleri attı ve son 3-4 gündür de tamamen normal iş hayatına döndü. Biz de şimdi tıpkı Polyanna gibi bu değneklere ilelebet mahkum olmadığımız için çok mutluyuz....
Kızıma da Polyanna'yı okuyarak hayat felsefesinde hep mutlu olması gerektiğini öğretmeğe çalışıyorumb(zamane çocuklarına bunu öğretmek öyle zor ki!) Çünkü ben çocuğumun herşeyden önce mutlu olmasını diliyorum. Başına ne gelirse gelsin haline şükretmesini, hep beterin beteri olacağını düşünmesini istiyorum. Doyumsuz bir çocuk olsun asla istemiyorum!
Neyse bakalım konu yine dağıldı biraz, bugünlerde bloğumu ihmal ettim, Eray'ın iyileşme sürecinin önemli parmağı var bu işte... Bugünlerde daha fazla hayatın tadını çıkarmaya çalışıyoruz (hazır işe gitmiyorken), bol sinema, akşamları Park caddesi'ne kaçışlardaydık son 2 haftadır...
Bu arada Park caddesi evimize sadece 7 dakika mesafede Çayyolu'nun Arjantin caddesi şeklinde gelişme yolunda (hatta daha bile güzel oldu bence) Quick China, Mezzaluna, Kıtır, Özsüt, The Wall, Taps, Meal & Rouge, Tike şimdilik gözde mekanlar. Her geçen gün yerine yenileri ekleniyor....
Gerek iyileşme kutlaması gerekse Anneler Günü kutlaması için Cumartesi akşamı "The Wall" da idik, The Wall İstanbul ve Ankara The Wok'un Çayyolu şubesi... Çok güzel dekore edilmiş, inanılmaz lezzetli mutfaği olan seçkin bir mekan....Fiyatlar çok pahalı ama verdiğinin karşılığını alıyorsunuz, özel günler için tavsiye edilir....Esasında Wok suşisiyle çok popuüler, gözünüzün önünde Japon bir bayan yapıyor sürekli ama eşim et ben ise somon tercih ettim...
Hay Allah konu çok dağıldı, Polyanna ve mutlulukdan girdim suşiden çıktım, nasıl oldu ben de anlamdaım:-))
29 Mart 2008 Cumartesi
Sağlıksal durumlar...
Ocak ayından beri dişçiye taşınıyorum, kısım kısım 4 kez yapılan diş eti ameliyatlarından sonra dünkü ameliyata hazırlık için ağzımın biraz toparlanmasını bekledik ve esas cerrahi ameliyat dün yapıldı.
Bu seferki öncekilerden çok farklı eni konu bir ameliyat idi. Tam 2 saat sürdü. Önce dökülmekte olan köprüm kesildi, arkasından onun bağlı bulunduğu diş etimde gömülü olan köpek dişim çıkarıldı (her nasılsa ergenlik çağında çıkan bir dişi yolunu şaşırıp çıkmayıp diş etinde gömülü vaziyetde kalakalmış) 4-5 ay sonra ağızda son teknoloji olan Implant yapılacağı içi o dişin alınması gerekiyordu. Arkasından o bölgede eriyen kemiklere ilave yapmak üzere alt diş etim açıldı, oradan küçük bir kemik alındı, üst taraftaki yere montelemek üzere törpülendi ve üst tarafa montelendi. Yani ağız içinde bir kemik nakli yapılmış oldu. Sonrası dikiş...
Bu anlamda tahmin edeceğiniz üzere berbat vaziyetdeyim, dün eve geldiğimde ağzım, yüzüm komple şiş ve yol boyunca kanayayan ağzımla üstüm başım kan revan idi. Deniz beni böyle görünce çok korktu ve ağladı, evde babaanne, anneanne ve Zeycan olmasına rağmen susturamadılar, müthiş üzüldü. Annelik duyguları ile yine onu güldürmeyi başardım, konuşamadığım için bütün akşam yazıştık herkesle... Ona bu akşam yemeğğim ne biliyor musun dedim? Cevap olarak da "1 KG DONDURMAAAA" deyince çok güldü ben de dondurma yicem diye tutturdu.
Geceyi uykusuz ve yanağımda buz ile geçirmem tavsiye edildi, bütün geceyi öyle geçirdim. Dünden beri sadece dondurma ve meyve suyu içiyorum. yarın akşam dahil böyle geçecek, haftaya Cuma'ya kadar da sadece çorba ve yumuşak şeyler yenecek. Yanağım hala çok şiş, müthiş tipsizim, ağzımda yaklaşık 50 dikiş yüzünden doğru dürüst konuşamıyorum, gülme işini zaten hiç beceremiyorum. Bu durum 1 hafta böyle sürecekmiş (tabii ki azalan bir süreç ile) işle birlikte zorlu bir hafta bizi bekliyor....
Akşam çok komikti, telefon çaldı, herkes içeride idi, Eray ve ben salonda idik, Eray telefona koşamıyor (ayağından dolayı) ben de alsam açıp konuşamıyorum:-)) Körler sağırlar birbirini ağırlar şeklindeyiz evde...
Bu anlamda hafta sonunu komple evde geçiriyoruz, misafir bile kabul etmedim vesile ile evimde bezmek istiyorum. Gün içinde dinlendim, Persepolis'i bitiriyorum, gazetelerimi okuyorum, Deniz'in kitap okumasını dinliyorum... Eray'cım da vesile ile konuşamadığım için dırdır dinlemeyecek bir kaç gün, herhalde o da kendi çapında mutludur!
siz siz olun dişlerinizi ihmal etmeyin, ben İstanbul'da iyi diye düşündüğüm ancak teknolojisi hiç olmayan bir dişçi yüzünden bunları çekiyorum. Zira diş etlerimdeki kemik kaybı panoramik resim ile görüntülenebilseydi o zamanlar daha erken fark edilip ameliyat noktasına gelmeyecekti muhtemelen. Sağlıcakla kalın....
Bu seferki öncekilerden çok farklı eni konu bir ameliyat idi. Tam 2 saat sürdü. Önce dökülmekte olan köprüm kesildi, arkasından onun bağlı bulunduğu diş etimde gömülü olan köpek dişim çıkarıldı (her nasılsa ergenlik çağında çıkan bir dişi yolunu şaşırıp çıkmayıp diş etinde gömülü vaziyetde kalakalmış) 4-5 ay sonra ağızda son teknoloji olan Implant yapılacağı içi o dişin alınması gerekiyordu. Arkasından o bölgede eriyen kemiklere ilave yapmak üzere alt diş etim açıldı, oradan küçük bir kemik alındı, üst taraftaki yere montelemek üzere törpülendi ve üst tarafa montelendi. Yani ağız içinde bir kemik nakli yapılmış oldu. Sonrası dikiş...
Bu anlamda tahmin edeceğiniz üzere berbat vaziyetdeyim, dün eve geldiğimde ağzım, yüzüm komple şiş ve yol boyunca kanayayan ağzımla üstüm başım kan revan idi. Deniz beni böyle görünce çok korktu ve ağladı, evde babaanne, anneanne ve Zeycan olmasına rağmen susturamadılar, müthiş üzüldü. Annelik duyguları ile yine onu güldürmeyi başardım, konuşamadığım için bütün akşam yazıştık herkesle... Ona bu akşam yemeğğim ne biliyor musun dedim? Cevap olarak da "1 KG DONDURMAAAA" deyince çok güldü ben de dondurma yicem diye tutturdu.
Geceyi uykusuz ve yanağımda buz ile geçirmem tavsiye edildi, bütün geceyi öyle geçirdim. Dünden beri sadece dondurma ve meyve suyu içiyorum. yarın akşam dahil böyle geçecek, haftaya Cuma'ya kadar da sadece çorba ve yumuşak şeyler yenecek. Yanağım hala çok şiş, müthiş tipsizim, ağzımda yaklaşık 50 dikiş yüzünden doğru dürüst konuşamıyorum, gülme işini zaten hiç beceremiyorum. Bu durum 1 hafta böyle sürecekmiş (tabii ki azalan bir süreç ile) işle birlikte zorlu bir hafta bizi bekliyor....
Akşam çok komikti, telefon çaldı, herkes içeride idi, Eray ve ben salonda idik, Eray telefona koşamıyor (ayağından dolayı) ben de alsam açıp konuşamıyorum:-)) Körler sağırlar birbirini ağırlar şeklindeyiz evde...
Bu anlamda hafta sonunu komple evde geçiriyoruz, misafir bile kabul etmedim vesile ile evimde bezmek istiyorum. Gün içinde dinlendim, Persepolis'i bitiriyorum, gazetelerimi okuyorum, Deniz'in kitap okumasını dinliyorum... Eray'cım da vesile ile konuşamadığım için dırdır dinlemeyecek bir kaç gün, herhalde o da kendi çapında mutludur!
siz siz olun dişlerinizi ihmal etmeyin, ben İstanbul'da iyi diye düşündüğüm ancak teknolojisi hiç olmayan bir dişçi yüzünden bunları çekiyorum. Zira diş etlerimdeki kemik kaybı panoramik resim ile görüntülenebilseydi o zamanlar daha erken fark edilip ameliyat noktasına gelmeyecekti muhtemelen. Sağlıcakla kalın....
6 Mart 2008 Perşembe
Bahtsız bedevi
İşe başlarken yazmıştım ya hani aşağıdaki kadına döner miyim diye, aşağıdaki kadın halt etmiş, beter bir vaziyetdeyim şu anda...............
Sanmayın ki nedeni iş güç, eşim talihsiz bir düşme sonucu dizkapak kemiğini kırdı Pazartesi akşamı, dün bir ameliyat oldu ve 2 günlük hastene yatışımızdan sonra evimizdeyiz son 2 saattir... Hemen kendimi markete attım yaklaşık 1 aylık stok yaptım, zira Eray 1,5 ay evde, aktif iş hayatı ve araba kullanmak yok kesinlikle ;yani Nazlı run run run.................
Arkasından Deniz'in okul servisini organize ettim, 1 hafta ben 1 hafta Eray götürüyor idi. Servise verme işini de kayınvalideme yıkacağım, 10 gün sonra İzmir'e dönecekti ama bu durumda bana ve Eray a yardımcı olması için kalacak..Haftalık rutin kontrollerimiz olacak, bu işi de Nadi ağabeyime yıkacağım mecburen... kafamda tilkiler dört dönüyor anlayacağınız..
Tek çözemediğimiz sorun Eray'ın dükkan işi şu anda, sağ olsun yanında çalışan Murat ağabeye eşi yardımcı oluyor son 3 gündür ama bir yardımcı bulmak zorundayız, 1,5 ay uzun bir süre olduğu için...
An geliyor çok depresif oluyorum tıpkı yukarıdaki kadın gibi, Allah'a soruyorum neden 1 yıl boşta olduğum anda olmadı ki şu iş, herşeyi rahat rahat çözeyim diye.... Sonra kendimi toparlıyorum, halimize şükrediyorum, böyle bir düşme diz üstü yerine kafa üstü olup beyin kanaması da geçirebilirdi canım kocam... Şükürler olsun demeğe çalışıyorum her şeye rağmen........
Nasıl olduğunu da anlatayım, can dostumuz Koray gelmiş idi İstanbul'dan 2 günlüğüe iş için. Eray la karar verdik, Pazartesi akşamı onlar erkek erkeğe maç seyredecekti, Salı da hep beraber takılacaktık Ankara mekanlarında... Koray ile buluşmaya giderken kaldırımın bittiği yerdeki çukura tökezleyerek diz üstü kapak olmuş yere, sonrasında doğru hasteneye. Sonuç, maçı yine birlikte seyrettiler ama hastanede!
Ameliyatla 2 vida ve tellerle kemiklerin bağlantısı yapıldı ve şu anda immobilizer denilen bacağı sabit tutan bir aparat ile duruyor kocişkom,
bir de koltuk değnekleri aldık, hayatımızın en yeni ve önemli konukları şu anda evimizdeki....
Dört gözle Deniz'imi bekliyorum 2 gündür göremedim kuzumu, bakalım ne yapacak babasını görünce???
Sanmayın ki nedeni iş güç, eşim talihsiz bir düşme sonucu dizkapak kemiğini kırdı Pazartesi akşamı, dün bir ameliyat oldu ve 2 günlük hastene yatışımızdan sonra evimizdeyiz son 2 saattir... Hemen kendimi markete attım yaklaşık 1 aylık stok yaptım, zira Eray 1,5 ay evde, aktif iş hayatı ve araba kullanmak yok kesinlikle ;yani Nazlı run run run.................
Arkasından Deniz'in okul servisini organize ettim, 1 hafta ben 1 hafta Eray götürüyor idi. Servise verme işini de kayınvalideme yıkacağım, 10 gün sonra İzmir'e dönecekti ama bu durumda bana ve Eray a yardımcı olması için kalacak..Haftalık rutin kontrollerimiz olacak, bu işi de Nadi ağabeyime yıkacağım mecburen... kafamda tilkiler dört dönüyor anlayacağınız..
Tek çözemediğimiz sorun Eray'ın dükkan işi şu anda, sağ olsun yanında çalışan Murat ağabeye eşi yardımcı oluyor son 3 gündür ama bir yardımcı bulmak zorundayız, 1,5 ay uzun bir süre olduğu için...
An geliyor çok depresif oluyorum tıpkı yukarıdaki kadın gibi, Allah'a soruyorum neden 1 yıl boşta olduğum anda olmadı ki şu iş, herşeyi rahat rahat çözeyim diye.... Sonra kendimi toparlıyorum, halimize şükrediyorum, böyle bir düşme diz üstü yerine kafa üstü olup beyin kanaması da geçirebilirdi canım kocam... Şükürler olsun demeğe çalışıyorum her şeye rağmen........
Nasıl olduğunu da anlatayım, can dostumuz Koray gelmiş idi İstanbul'dan 2 günlüğüe iş için. Eray la karar verdik, Pazartesi akşamı onlar erkek erkeğe maç seyredecekti, Salı da hep beraber takılacaktık Ankara mekanlarında... Koray ile buluşmaya giderken kaldırımın bittiği yerdeki çukura tökezleyerek diz üstü kapak olmuş yere, sonrasında doğru hasteneye. Sonuç, maçı yine birlikte seyrettiler ama hastanede!
Ameliyatla 2 vida ve tellerle kemiklerin bağlantısı yapıldı ve şu anda immobilizer denilen bacağı sabit tutan bir aparat ile duruyor kocişkom,
bir de koltuk değnekleri aldık, hayatımızın en yeni ve önemli konukları şu anda evimizdeki....
Dört gözle Deniz'imi bekliyorum 2 gündür göremedim kuzumu, bakalım ne yapacak babasını görünce???
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)