10 Ekim 2007 Çarşamba

Önüm arkam sağım solum SOBE!!!!

Haydi bakalım Hollanda'da yaşayan sevgili dostum zuzu ve sevgili blogdaş nane şekeri; sobeliyorum sizi; cevaplayın bakalım sorularımı;

1) Hollanda'ya ait en çok sevdiğiniz 3 şey

2) Taaa oralardan buraya ait en çok özlediğiniz 3 şey? (familya, dost yani insanlar dışında olsun lütfen; en çok yakınlarınızı özlüyorsunuzdur sanırım)

3) İki kültürlü bir yaşam içerisinde size en çok "ahh" dedirten şey nedir? (umarım fazla özel olmadı...)

Zuzu'cum yazacakların listesine bir de bu eklendi, haydi kolay gelsin bakalım:-)))

8 Ekim 2007 Pazartesi

Can Dündar'dan Evlilik Üzerine

Can Dündar yine ustadlığını konuşturmuş ...

Öyle hoşuma gitti ki bu yazı, istedim ki bloğumda olsun, kızım da okusun yıllar sonra...

Evlilik, inanmadigim halde içerisinde 17 seneyi bitirdiğim bir kurum benim için..
17 senede (abartmıyorum) 40 çift arkadasimin son verdiği kurum aynı zamanda da...Evliligimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor, evliligi toplumun dayattigi şekilde yasamamaktan...
Nedir bu dayatmalar?
Erkegin muhakkak kadindan yasça büyük olmasi, egitim seviyesinin erkegin lehine yada en azindan esit olması bunların sadece ikisi...
Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmali ki, kadina "hot" dediginde oturmali kadin... Yada yumusatiyorlar; efendim kadin erkekten önce
çöktügü için (hani dogum felan) küçük olmalıymış yaş olarak...
Egitimde de böyle.. Kadının çok okumusu bilmiş olurmus, evde kalmakmış layiki....

ESiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne "hot" dememe gerek kaldi
17 senede, ne de benden önce çöktü...
Yillar içinde ben yaslandikça o gençlesti, "oo Can bey kapmışsınız çıtırı" esprilerine muhattap dahi oldum.
ESiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..
Ne o bana bilmislik tasladi, ne ben ona ezik baktim...
Kulaga gelen müzik tekse de, onu olusturan notalar farklıdır der Halil Cibran...
Bunu unutmadik biz. Ben konusurken o dinledi, ben dinlerken o konustu 17 sene.
O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklisin bitanem..." dedik, öfke bitip firtina duruldugunda "ama bi de böyle düsün" de dedik fikrimizi savunurken.
Farkli insanlar olarak görmedik birbirimizi, aynı amaç için savasan neferlerdik bu hayatta...
Asla bilmedik ne kadar para kazandigimizi, ortak cüzdanimizdan gerektigi kadar aldik..
Ne kadar çalarsa çalsin masanin üstünde telefon, kim bu saatte arayan karsi cins diye sorgulamadik da ama... Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"...
Ve güvenin ardina saklanmis bir "saygi" vardi daima...
Ne kavgalar, ne badireler atlattik 17 senede...
Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yasayacaktik...

Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamin dışında yattim bi gece, misafir odasinda... Gece yarisi kapi açildi, esim "ne yapiyosun burda?"diye sordu kapinin esiginden, "uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle...

Gitti, gelmesi 1 dakikasini almisti elinde yastikla... "kay yana" dedi daracik yatakta. "ne yapiyosun?" dedigimde "benim yerim senin yanin, sen gelmezsen ben gelirim" dedi...Anladim ki o gece, en uzun kavgamiz yat saatine kadar sürecek...

Ve bence dogrusu da bu...
Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamiz haric..
Kırsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadik birbirimize...

Toplum kurallariyla oynasaydik bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktik o listede...

Ama oyunun kurallarini biz koyduk... Nede olsa Bizim oyunumuzdu, oynanan...

Evlilik; hesapsız içine dalınmasi gereken bir oyun bence...

Topluma kulaklarını tıkayarak hem de... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle...

Sadece gönlünüzden geçtigince...

Dedigi gibi Ataol Behramoglu' nun;
"...Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var: Yasadın mı büyük yasayacaksin, ırmaklara,göge, bütün evrene karrışırcasına.

Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir.

Ve hayat, sunulmus bir armagandır insana..."
CAN DÜNDAR