13 Eylül 2007 Perşembe

İlk günler

Yarın da bitince ilkokul hayatımızın ilk haftasını devirmiş olacağız... Şimdilik herşey çok yolunda (tü tü maşallah) sabah uyanma güçlüğü dışında hiç bir sorunumuz yok. Okul dönüşü servisten inişinde gülen yüzünden anlıyorum ne derece keyifli olduğunu...İnşallah tüm okul hayatı böyle keyifle geçer....

İlk gün servisten iner inmez ilk lafı şu oldu “Anne biliyormusun tam 7 tane tenefüs var, üstelik bir tanesi çok uzun” Çok güldüm bu lafa, ne bu ya dedim ilk günden tenefüslerin hesabı. Neyse; ilk günü boyama, hamur oynama, tanışma ve muhtelif oyunlarla geçirmişler. Çok sevmiş öğretmenini kızım...

İkinci gün servisten inince “Bonjour” ile karşılandım, arkasından “Je m’apel Deniz” ve “Comment alles vous? “ şeklinde cümlelerle. Pek bir hoş geldi kulağıma Fransızca söyledikleri... Fransızca öğretmenini de çok sevmiş, biri Türk imiş adı Muzaffer, diğeri bir kızmış ve hiç Türkçe bilmiyormuş!

Üçüncü gün “anne biliyormusun, öğretmenler sınıfa girince hep ayağa kalkacağız bundan sonra” dedi okuldan dönünce. Akşam boyu ben öğretmen oldum, o öğrenci; ben içeri girdim odadan o ayağa kalktı: “Günaydıııınn öğretmenim” diye oyun oynattı bana. Bu kuralı da çok sevmiş okulda))

Bugün ise şaşırttı beni servisten inince,
- Anne eve gider gitmez deterjanlarımızın üzerine bakacağız!
- Neden peki?
- Geri dönüşüm işareti var mı yok mu diye?
- Peki sen geri dönüşüm ne demek biliyormusun?
- Evvet bugün öğrendim, çevre dostu demek, ambalajın çevreye zarar vermemesi demek. Hadi bakalım anne...
Eve gelir gelmez, hemen banyoya gidip dolaptaki tüm deterjanları indiriyor ve geri dönüşüm işaretini arıyor ve hepsinde buluyoruz. Pek bir mutlu oluyor. Arkasından suyu tasarruflu kullanma ile ilgili öğütler veriyor,

-Anne dişimizi fırçalarken suyu boşa akıtmamalıyız, sen de hep söylüyordun bunu öğretmenim de anlattı bugün.

Nasıl ilk günler için hiç fena değil ne dersiniz?

10 Eylül 2007 Pazartesi

Okulluyuz!!!!

Daha dün annemizin kollarında coşarken
Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken
Şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk
Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz!

http://picasaweb.google.com/anteksltd/OkulumuzunIlkGunu

9 Eylül 2007 Pazar

Bugünü sabahdan Deniz’in hem eğlenebileceği hem de eğlenirken yorulacağı (ki akşam erken yatsın), öğleden sonrayı da hep birlikte sakin geçirme üzerine plan yaptım. Dünden Noelle ile konuşup Eymir gölüne gitmeğe karar verdik, havanın serin olacağını bildiğim için göl kenarı yürüyüşünün iyi geleceğini düşündük bize ve çocuklara...

Sabah saat 9.30’da buluştuk, kahvaltıyı orada piknik şeklinde yapmak üzere hazırladık. Önce yaklaşık 4 km ‘lik bir yürüyüş yaptık (hala 4 çocukla nasıl yaptığımıza inanamıyorum, bir 4 km de döndük çünkü)


Göl kenarında konuşlandık, çıkınlarımızı çıkadık ve keyifle kahvaltılarımızı yedik. O kadar acıkmışız ki kahvaltı bittikten sonra fark ettim hiç fotoğraf çekmediğimi...

Göl maalesef küresel ısınma nedeni ile biraz çekilmiş, kenarları bataklık şekline dönüşmüş.. Boğazımız ve denizimiz olmasa da her şeye rağmen 20 dk ötemizde etrafı orman kaplı bir gölümüz var.-)), umuyorum bol yağmur yağar da bundan da mahsur kalmayız bu şehirde...

Yolumuzun üstünde yine tavşanlara rastlıyoruz, bloğumu takip edenler hatırlayacak bugünlerde her gittiğimiz yerde çıkıyor karşımıza, havuç taşıyacağım artık bu sevimli hayvanlara vermek için...


Çocuklar bol bol açık havada koşturdular,top oynadılar ve 4 km’lik dönüş yolundan sonra saat 14.00 civarı evimize döndük.

Sonrasında banyomuzu yapıyoruz ve okuldan söylenenlere göre ilk gün çantamızı hazırlıyoruz: Çizgili defter, boya kalemler, kalem kutusu, oyun hamuru ve yedek kıyafet. Yarın saat 9.00’da törene sınıf öğretmenine teslim edip Deniz’i, akşam servis ile karşılayacağız

Tüm gün okul ile ilgili soru sormasını bekliyorum Deniz’in, hiç br şey sormuyor.. Akşam beraber yatabilirmiyiz diyor ve tabii ki kabul ediyorum. Saat 20.00 den itibaren çok uykusu geliyor, 20,45’de yataktayız...

-Anne bir şey sorabilir miyim?
- tabii tatlım (okul ile ilgili sorular başladı nihayet diyorum)
-Köpeklerin akciğerleri nasıl oluşuyor acaba?
-????!!!! Tüm canlılar anne karınlarında organları minik minik oluşmaya başlıyor, zamanla bebek büyüdükce organlar da büyüyor ve doğum zamanında artık tüm organlar yeteri kadar gelişip çalışıyor...
Sessizlik....
-Bir soru daha sorabilir miyim anne?
-Tabii tatlım (tamam okul sorusu geliyor...)
-Deniz kestanesi niye batıyor insanların ayaklarına?
-İkinci şok.. Çünkü deniz kestanesi üstünde çok uzun ve sert dikenler var, insan da onun üstüne basınca dikenler batmış oluyor.. artık uyusak, biliyorsun sabah okul var erken kalkacağız..
-Son bir soru daha sorabilir miyim anne?
-Son olsun lütfen sor canım ..
-Sen bana hamileyken sadece yan ve sırt üstümü yatıyordun?

Şaklabanlık yaparak nasıl yattığımı anlatıyorum ve de hafiften fırçalıyorum artık uyuması için. Tekrar emin oluyorum ki Deniz son derece kendime güvenen bir çocuk ve yarın hiç bir sorun yaşamayacağız ve de umuyorum tüm okul hayatı boyunca....
Dünkü tanışma toplantımız çok keyifli geçti, önce tüm veliler ve öğrenciler konferans salonunda toplandık. 5 sınıf başlayacak bu sene birinci sınıfa 25’er kişiden. Okul yönetimi 25 kişilik sınıfları hazırlamışlar bir kağıda, 5 öğretmeni de çağırdılar salona ve öğretmenler kura ile sınıflarını çektiler, yani öğretmen seçme konusunda torpil yok bu okulda. Sonra her öğrencinin ismi okundu ve öğretmenler sevgiyle karşıladılar öğrencilerini...

Daha sonra onlar çıktı salondan ve bizler de öğretim yılı için hazırlanan ve her zümre başkanı tarafından sunulan bilgilendirme konuşmalarını dinledik....
Yaklaşık 45 dakika sonra çocuklarımızla yemekhanade buluştuk, her sınıf ayrı ayrı oturmuş yerlerine bizler için hazırlanan ikramları yemeğe başlamışlardı bile... İşte Deniz’in beni ilk gördüğü an...

Herkes öğretmenlerin etrafını sarmış panik havasında sorular soruyordu, pek çoğu zırva span sorular, neyse son dereec sabırla ve güleryüzle cevapladı sorulanları Tuğba öğretmen.. Genç ve sempatik olması ilk edindiğim intibalar....

Deniz ‘e daha sonra sınıfını göstermesini istiyorum, gayet kendinden emin tüm sınıfların başına bakıyor ve “E” harfini arıyor, işte burası diye gösteriyor bulunca... Sınıftaki panoları anlatıyor bana...

Kopamıyoruz bir türlü okuldan çocuk bahçesinde oynayıp duruyor kendi gibi Yağmur adında bir çocukla... Annesi babası da benim gibi bekliyor orada, derken annesi yanıma geliyor ve çocuklarımızın aynı sınıfta olduklarını öğreniyoruz şans eseri,. İş güç derken bir de öğreniyorum ki Yağmur’un babası Mustafa Balbay... Yaklaşınca hemen tanıyorum zaten kendisini ve çok seviniyorum tanıştığımıza, zira 1 ay kadardır 25 sene okuduğum gazete olan Hürriyet’i bırakıp Cumhuriyet’e döndüğüm için her yazısnı takip ediyorum her gün...

Derken vedalaşıp arabalarımıza biniyoruz ve öğretmeni ile neler yaptığını soruyorum Deniz’e.

- İşte sınıfa girdik, tanıştık, yaka kartlarımızı taktı öğretmenimiz, 2 hafta taşıyacakmışız bunları, bilmem ne bilmem ne...

- Bu bilmem ne de ne demek diyorum kendi kendime... “E peki sevdin mi öğretmenini”

- Eveeet çok sevdim, çok tatlı..

- Sinir oluyorum tek kelimelik cevaplara ama yumuşakca tekrar soruyorum “Çok sevindim çünkü ben de çok beğendim, peki başka neler yaptınız”

- Üff anne ne çok soru soruyorsun, sohbet ettik, bol bol boya yapacakmışız, güzel vakit geçirecekmişiz birlikte bilmem ne bilmem ne... Ha bir de hindistan cevizli çikolata verdi hepimize.... Sorma artık...

Bu kadar bilgi alabildim ancak, kıl oldum bu bilmem ne bilmem ne lafına....