23 Şubat 2008 Cumartesi

Güneş'in suçu ne?


Şırnak'ın Gabar Dağı'nda 7 Ekim 2007 tarihinde 13 silah arkadaşlarıyla birlikte şehit düşen Komando Er Kasım Aksoy'un kızları 3 yaşındaki Güneş’in çorapsız, 2 yaşındaki Zeliha’nın yırtık çoraplı ayakları herkesin yüreğini dağlamıştı.

TSK'miz uzun süredir beklenen ve ’Güneş Operasyonu’ adı verilen kara harekátını önceki gün başlattı. 3 bini Özel Harekátçı 10 bin kadar asker, çok sayıda tank ve zırhlı araç Derecik bölgesinden Kuzey Irak’a girdi. Biz sıcacık evlerimizde keyif ederken onbinlerce askerimiz; bizim insanımız zor kış şartlarında vatan mücadelesi veriyor şimdi. Ya onları bekleyen ana babalar? Ne yapsınlar, yürekleri ağızlarında, elleri açık dua ediyorlar sanıyorum sürekli. Allah önce askerlerimizin yardımcısı olsun, geride bekleyenlere sabır versin, bilsinler ki bizim de yüreğimiz onlarla beraber eminim benim gibi pek çoğumuz dualarımızı esirgemiyoruz gece gündüz....

Ya Güneş? Güneş ve annesi ne yapsın? Fakirlik yetmiyormuş gibi bir de yetim kaldılar üstüne.... Vicdan azabı içindeyim şu anda... Ucuzluktan Deniz'e gelecek seneye yönelik alışveriş yaptım eve geldim, TV yi açtım, Güneş'i gördüm, iki gözü iki çeşme ağladım; biri bana söyler mi Güneş'in suçu ne?

17 Şubat 2008 Pazar

Kara kış

Bu haftanın gündemi kar idi pek çoğumuz için. Kar kış derken beynim flash back yaptı ve 2 anıyı hatırlattı bana.

Birinci hikaye kankam Mehtap ile İstanbul'da geçiyor. Sanıyorum 2004 kışındayız. Berbat bir hava var İstanbul'da kar kış felaket. Biz ise saat 17.30 da 40 km uzaktaki işimizden eve nasıl varacağımızı planlıyoruz. İki akıllı dedik ki servise binip harap olmayalım, Nebil Bey ile Erenköy'e gidip oradan taksi bulalım. Binbir güçlükle saat 18.45 de vardık Erenköy' e. Başladık taksi beklemeye, kar ve fırtınayı anlatmamın imkanı yok, birbirimize sarılmış kakırdıyoruz meşhur İstanbul lodosunda. Yarım saat boyunca vızır vızır olan yoldan bir tane toplu taşıma aracı veya taksi geçmedi. Taksiden filan vazgeçtik, en sonunda bulduğumuz bir dolmuşa attık kendimizi ki kapısı zor kapandı... Normalde varma mesafemiz 15 dakika Ataşehir'e, ama o yol sürdü herhalde 45 dakika filan...Üstelik eve varamadan Ataşehir'in yarı yolunda indik, zira arabalar üstümüze üstümüze kayıyor. Neyse kendimizi pastanemize atıyor 5 dakika soluklanıyoruz orada ama sonrasında evde çoluk çocuk bekler diye doğru yola. 10 dakikalık yolu birbirimize sarılmış ve yapışık bir şekilde ilerliyoruz korkunç rüzgarda uçmamak için! Sonuçta eve varıyoruz ama herhalde 3 saat sonra filan işten çıktıktan sonra! Bu arada normal servisle gelenler sadece yarım saatlik gecikme ile varıyorlar evlerine, biz akıllıyız ya daha hızlı gelecektik hani:-))))

İkinci anımız çok sevgili üst komşularımızla yaptığımız kızak keyfimiz. Aşağıdaki resimde Selahattin amcamız, Nesrin teyzemiz bulunuyor, öyle güzel günlerimiz oldu ki onlarla birlikte, işte aşağıdaki de bir tanesi.....


Bugün Ankara karlı kaplı bir güne başladı. Dün zaten kar yağacağını bildiğimiz için, Deniz'e kardan adam sözü vermiştim dünden....

Kahvaltı sonrası Zeynep ablamızı da çağırıp kardan adam yapımına başladık. Arada komşularımızdan Selenay 'da katıldı kardan adam yapımına. Kar çok yumuşak olduğu için çok zorlandık, ancak tek bir gövde yapabildik 1 saat içinde.

Gövde yapımından sonra taktık havucu burnuna, zeytinleri gözlerine, e bir de gülen ağız ile işe böyle oldu kardan adamımız...
Çocuklar gibi şendik bugün bu adamı yaparken, ama ben şu anda kara kara yarın işe nasıl gideceğimi düşünüyorum! Bu hafta Deniz'i benim bırakma sıram, hava berbat, bakalım ne yapacağım?

Bu arada kardan adam inşaatı ile ilgili diğer resimler de işte bu linkte,
http://picasaweb.google.com/anteksltd/KardanAdam