29 Mart 2008 Cumartesi

Sağlıksal durumlar...

Ocak ayından beri dişçiye taşınıyorum, kısım kısım 4 kez yapılan diş eti ameliyatlarından sonra dünkü ameliyata hazırlık için ağzımın biraz toparlanmasını bekledik ve esas cerrahi ameliyat dün yapıldı.

Bu seferki öncekilerden çok farklı eni konu bir ameliyat idi. Tam 2 saat sürdü. Önce dökülmekte olan köprüm kesildi, arkasından onun bağlı bulunduğu diş etimde gömülü olan köpek dişim çıkarıldı (her nasılsa ergenlik çağında çıkan bir dişi yolunu şaşırıp çıkmayıp diş etinde gömülü vaziyetde kalakalmış) 4-5 ay sonra ağızda son teknoloji olan Implant yapılacağı içi o dişin alınması gerekiyordu. Arkasından o bölgede eriyen kemiklere ilave yapmak üzere alt diş etim açıldı, oradan küçük bir kemik alındı, üst taraftaki yere montelemek üzere törpülendi ve üst tarafa montelendi. Yani ağız içinde bir kemik nakli yapılmış oldu. Sonrası dikiş...

Bu anlamda tahmin edeceğiniz üzere berbat vaziyetdeyim, dün eve geldiğimde ağzım, yüzüm komple şiş ve yol boyunca kanayayan ağzımla üstüm başım kan revan idi. Deniz beni böyle görünce çok korktu ve ağladı, evde babaanne, anneanne ve Zeycan olmasına rağmen susturamadılar, müthiş üzüldü. Annelik duyguları ile yine onu güldürmeyi başardım, konuşamadığım için bütün akşam yazıştık herkesle... Ona bu akşam yemeğğim ne biliyor musun dedim? Cevap olarak da "1 KG DONDURMAAAA" deyince çok güldü ben de dondurma yicem diye tutturdu.

Geceyi uykusuz ve yanağımda buz ile geçirmem tavsiye edildi, bütün geceyi öyle geçirdim. Dünden beri sadece dondurma ve meyve suyu içiyorum. yarın akşam dahil böyle geçecek, haftaya Cuma'ya kadar da sadece çorba ve yumuşak şeyler yenecek. Yanağım hala çok şiş, müthiş tipsizim, ağzımda yaklaşık 50 dikiş yüzünden doğru dürüst konuşamıyorum, gülme işini zaten hiç beceremiyorum. Bu durum 1 hafta böyle sürecekmiş (tabii ki azalan bir süreç ile) işle birlikte zorlu bir hafta bizi bekliyor....

Akşam çok komikti, telefon çaldı, herkes içeride idi, Eray ve ben salonda idik, Eray telefona koşamıyor (ayağından dolayı) ben de alsam açıp konuşamıyorum:-)) Körler sağırlar birbirini ağırlar şeklindeyiz evde...

Bu anlamda hafta sonunu komple evde geçiriyoruz, misafir bile kabul etmedim vesile ile evimde bezmek istiyorum. Gün içinde dinlendim, Persepolis'i bitiriyorum, gazetelerimi okuyorum, Deniz'in kitap okumasını dinliyorum... Eray'cım da vesile ile konuşamadığım için dırdır dinlemeyecek bir kaç gün, herhalde o da kendi çapında mutludur!

siz siz olun dişlerinizi ihmal etmeyin, ben İstanbul'da iyi diye düşündüğüm ancak teknolojisi hiç olmayan bir dişçi yüzünden bunları çekiyorum. Zira diş etlerimdeki kemik kaybı panoramik resim ile görüntülenebilseydi o zamanlar daha erken fark edilip ameliyat noktasına gelmeyecekti muhtemelen. Sağlıcakla kalın....

25 Mart 2008 Salı

geciken sobeye cevap


Sevgili nane şekeri taaa uzaklardan sobelemiş beni... Hem de taa 3 Mart'da...Ben ise ancak cevaplayabiliyorum, kocaman özürlerimle...

Bana yaptığım en saçma alışverişi sormuş.... İlk aklıma geleni yazıyorum. 1998 yılında 2 senelik kredi kartımda biriken alışveriş puanı ile ala ala elektrikli bir konserve açacağı almıştım. Maalesef fazla kullanmak nasip olmadı; açacağa yapışması gereken mıknatıslı uç hiç bir konserve ağzına adapte olamadı? Yani bugünün parasıyla yaklaşık 120 YTL'lik puana hiç bir işe yaramayan bir alet almış bulundum!

Geç kaldım ya yazmakta, kendimi af ettirmek için bir örnek daha vereyim. Şu an yaşadığımız eve Aralık 2006'da taşınmış idim. Eh yeni eve yeni perde derken çok şık perdeler yaptırdım. Amma velakin yaz gelince korkunç bir tufaya düştüğümü anladım. Zira salon perdeleri güneşi koruyamayan türden olunca ve de benim evim ışıl ışıl sabah güneşi alınca yaz boyu en nefret ettiğim koltuk örtülerini sermek zorunda kaldım kırmızı koltuklarımın üzerine.. Aynı şeklide odamızın perdesini de ışıktan koruyamayan tipten seçmişim ki ben ancak zifiri karanlıkta uyuyabilen bir insanım. İstanbul'dan panjurlu evlere öyle alışmışım ki ışık beni korkunç rahatsız eder olmuş. Bir de üstelik yatak odamızın balkonunun öninde bir lamba var, evlere şenlik, odada ki her eşyayı net net görüyorum yattığımda...

Geçen yazı idare ettik hadi masraf çok diye, kışı geçirdik hadi hava zaten karanlık diye ama bahar gelmesiyle yaptığım bu saçma alışverişi artık telafi etmek durumundayım. Bu hafta sonu fırsat olursa Koçtaş'a gidip "black-out" store satın alacağım salona ve de yatak odama.... Hani şu 0 ışık geçiren cinsten....

Hadi fena gaza geldim, bir de son zamanlarda yaptığım en akıllı alışverişi yazayım.. İşte aşağıdaki maşa sayesinde saçlarım hep düz fönlü artık, şiddetle tavsiye olur kendileri:-)) Kuaföre gitmek out Philips Straight Pro XL in!