19 Aralık 2007 Çarşamba

Sobelenmişim!

Yeni tanıştığım (sadece blogdan değil, face to face olarak da yani:-))) ) deniz sobelemiş beni, sobe konumuz takıntılar; ilk aklıma gelen şunlar....

* Mutfakta ne yapacaksam yapayım, önce mutlaka mutfağı temizlerim. Yani pis tezgah, dağınık bir mutfakta asla işe başlamam ben!

* Peynir hayatımın "olmazsa olmaz" ıdır. Sabah kahvaltısında mutlaka peynir yenmelidir, ola ki yenmedi (ki yılda 3-5 günden fazla olamaz) akşam yemeğinde mutlaka! Peynirsiz bir gün geçemez benim için....

* Bu sene oluşan yeni bir takıntım var, kızımı servisten alınca yolda yürürken daha eve girmeden defterini çantadan bulup ne yaptığına bakıyorum; resmen takıntı şekline dönüştü, sabredemiyorum eve kadar!!!

* Tek başına yatağa girememe takıntım var, iyigeceler derim ama arkasından en az 1 saat daha otururum; illa eşimle aynı anda gireceğiz, ya bırak işte adam senin beğenmediğin filmi seyredecek, hasta ruhlu kadın:-)))

* Kızımın uyku saati de takıntı bende, 1 saat geç yatmasına dayanamıyorum. Eşim hiç sevmez bu huyumu "takıntılısın ne var biraz gecikse" der ama ben inat ederim... Çünkü sabah Deniz'i yataktan kazıyarak uyandırıyorum!

"Takıntılar" konulu sobenin şartı üç kişi sobelekmiş, haydi bakalım yeni tanıştığım sevgili zamandan sızan, yine yeni tanıştığım ve de yeni sayfasına taşınan müthiş keyifle okuduğum sevgili Bengi, ve de kankamın kardeşi sevgili serap (huuuu nerelerdesin, ebe sobe!) SOBELEDİM SİZİ:-)

17 Aralık 2007 Pazartesi

Mevlana

"Gel, Gel, ne olursan ol, gel!
İster kâfir, ister mecûsî, ister puta tapan ol, gel! Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel!"

var mı böle bir hoşgörü, ne güzel bir söz değil mi, şu an tüylerim diken diken TRT 2 'deki Şeb-i Aruz'u seyrediyorum. Bir kaç saat önce de buradan geldim... Olga Bale bu seneki Mevlana Yılı kapsamında sema formunda çok güzel bir modern bale gösterisi hazırlamış, keyifli bir gösteri sundular bize...

Internetden biraz araştırma yaptım ve özellikle şu sayfada okuduklarıma inanamadım. ne olur açın okuyun ve bakın Hollanda'da nasıl kutlanmış Mevlana bu sene...

Aşağıdaki video yine Hollanda kutlamalarından...


Hay allah kahroldum ya bu sene bu kadar imkanım varken nasıl akıl edemedim şu kutlamalara gitmeyi? Neyse Deniz biraz daha büyüsün mutlaka götürmeliyim onu....

Bu arada geçen hafta kızımın okulunda yeni yıl kutlamaları için 3 günlük bir panayır var idi. Ben de hazır fırsatım var iken koştum doğru okula bakalım şu panayırda neler var diye.. Yaklaşık 5 masa kurulmuş lise binasında, bir tanesi UNICEF standı diğerleri ise çocuklara yönelik muhtelif hediyelik eşya.. Neyse konumuz Mevlana saptırmayalım, hani Tevfik Fikret Fransızca öğretim veren bir kurum ya bu anlamda Christmas tatili de var, çünkü okulda çok fazla Franzsız öğretmen var. Ben de Christmas yakın olduğu için, okula giderken okulun Avrupai bir şekilde yılbaşı süsleri ile dolu olacağını düşünürken, lise binasına girdim; bakın neler var idi...






Christmas süsü beklerken Mevlana süslemeleri ile karşılaşmak çok hoşuma gitti doğrusu. Zira zaman zaman Fransız kültürü baskın olabilir mi diye kaygılanırken bu tezimi git gide çürütüyorum. Türk kültürü her zaman baskın, doğal olanı bu ve böyle olmalı...

Mevlana'nın ulvi bir sözüyle başladık yine öyle bitirelim; bu sözü ilk kez duydum ben ve çoook çoook hoşuma gitti, sizlerle de paylaşmak istedim..

Ben dostlarımı ne kalbimle,
ne de aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim !
O ne durur, ne de unutur ...

16 Aralık 2007 Pazar

Severiz...

Biz kocişkomla içmeyi severiz, zaten arkadaşlık ilişkimizin aşka dönüşmesin de üniversite yıllarımızdaki rakı sofralarının önemli katkısı olmuştur...Amma velakin yaşımız ilerledikce rakıdan şaraba doğru da bir geçiş yaptık. Son dört beş senedir de evde bir kaç akşamı mutlaka kırmızı şarap içerek geçiriyoruz, hani kırmızı şarabın antioksidan olduğu ilan edildiğinden beri....Yanında peynir çeşitlerimiz, salatalık, cherry domates ooohh tadından yenmiyor yani, severiz biz başbaşa keyifli içmelerimizi...

Son bir kaç yıldır da içki konusunda bir çeşnimiz daha oldu, o da Mey tarafından üretilen HARE likörleri.... Hepsi birbirinden lezzetli; acıbadem ve ahududu favorimiz idi, çok yeni bir tanesini daha keşfettik. O da Kremalı ve Türk kahveli olanı. Tadı aynı Baileys'i andırıyor...

Bu arada 2 dipnot 1)sanmayın ki alkoliğiz, dozunda içeriz biz ama herkes gibi bir kaç vukuatımız vardır tabiii:))) 2)Likör bardaklarım çok güzel di mi? Geçen sene aynı anda ben Mehtap'ıma yılbaşı hediyesi, o da bana ev hediyesi almıştı bunları...

Hani önümüz bayram ya belki misafirlerinize Türk kahvesi eşliğinde ikram edersiniz diye düşündüm; kalanı da arkasından yılbaşı akşamında itinayla tüketilir:-)))