6 Ekim 2011 Perşembe

2010 yılbaşı...

Eveeeet, yılı kapıyoruz böylece....

2010 yılbaşı gecesi, çok sevdiğimiz kankalarımız geldi İstanbul'dan...





2010 Kurban Bayramı

Mersin'den 3 hafta sonra da Side ye gitmişiz komşularımızla... Çoookk eğlenceli bir tatildi bu da...















5 Ekim 2011 Çarşamba

29 Ekim 2010 Kankalarla Mersin 'de....

Sabit diski karıştrmaya devam ediyoruuumm, başka ne yapmışız geçen sene, 29 Ekim de kankalarla Mersin de buluşmuşuz, kebap rakı keyfi yapmışız, sahilde bezmişiz....








Sarı böceğim....



Kara böceğim....

Berlin

Geçen sene Eylül de Berlin'e sevgili Fahru'nun yanına 4 günlük bir kaçamak yaptım...Berlin tezatlar şehri geldi bana, gerçekten kapitalizm ve komünizmi aynı anda hala hissedebiliyorsunz. Yürümesi çok ama çok keyifli bir şehir....

Beni en çok etkileyen yerlerden biri Yahudi Müzesi oldu. Helal olsun, yapılan her tür zulümü net bir şekilde ifade etmişler. Resimler, anı defterleri herşey çok net... Beni en etkileyen kısım aşağıdaki oda oldu... Odaya giriyorsunuz, yerde binlerce döküm metalden yapılmış mutsuz insan yüzüyle dolu... Oda buzzz gibi ve ağır metal koyuyor, ürperdim ve gözlerim doldu....




Aşağıdaki alanda yine Yahudilere yönelik yapılmış, bir açık hava labirenti... İçine girip çaresizlik içinde dolanıyorsunuz çıkış yolu bulmak için...



Çok ilginç, şehrin her tarafında yahudilerle ilgili objelere rastlıyorsunuz. Aşağıdaki boş oda şunu ifade ediyor; naziler yahudilerle ilgili binlerce kitabı ve kütüphaneleri yakmış... Bu boş oda boş rafları olan bir kütüphane....


Check Point Charlie malum Berlin'in en popüler yerlerinden.. 1961 senesinden 1990 senesine kadar üçüncü ittifak geçiş noktası olarak kullanılan geçiş kapısı burası. Bu geçiş kapısı sadece müttefik askerleri, büyükelçiler, bu kişilerin aileleri, yabancılar, Federal Almanya'nın Demokratik Almanya'daki temsilcileri ve çalışanları ve Demokratik Alman üst düzey yöneticileri tarafından kullanılabiliyordu.Bugün ise turistik bir alan halinde, halen bir amerikan subayı dikilmiş turistlerle hatura fotoğrafı çektiriyor.. Üstelik parayla :-))



Aşağıdaki 2 resim de Brandenburg Geçidinden.. Soğuk savaş zamanında sınır noktalarından biri olan Brandenburg kapısı, şimdi Berlin’in sembollerinden biri haline gelmiş. Şehrin bölünmesinin ve yeniden birleşmesinin bir sembolüdür.




Aşağıdaki araç da Almanya'nın meşhur sightsee aracı...Bir yandan pedal çeviriyorsunuz, bir yandan fıçı bira çekiyorsunuz. Çok eğlenceli bir şey..




Geçen sene binmek nasip olmadı ama galiba haftaya yapacağım Frankfurt kitap fuarında bu eğlenceli araca binebileceğim. İş arkadaşlarmızla karar aldık, bunla bir sight see yapacağız, hoş beni bira bozar, rakı açar ama ne yapalım, idare edicez...

2010 yaz tatili

yok yok yok...

2010 tatil resimlerim bi şekilde yok, sadece bir kaç foto bulabildim, halbuki çooookk keyifli bir tatildi...

Şöyle ki, son 10 yılımızı Ege ye adadık, çoğunu da Bodrum'a... Arada Fethiye, Marmaris kıyılarını didik didik gezdik. Geçen sene dedik ki; hadi yllardır Antalya'yı boşladık, bu tarafa kaçalım....

Başlangıç yeri Side olsun dedik, çünkü sevgili dayımlar orada yaşıyor, 2 günü onların evinde geçirdik....

Dayım keyif adamıdır, sıkı yer, içer ve akordiyon çalar. Kendi gibi içecek adamı (Eray'ı kast ediyoum) buldu ya yılar sonra, keyfine diyecek yok idi... Yengemin nefis yemekleri ile balkonda rakı ohhh...


Ve Side'den bir kaç hatıra resim daha....



Bu arada Deniz'e ait çok komik bir anı Side ile ilgili... Şimdi; Deniz yılarca Ege ve Bodrum da yüzdüğü için dalgalı deniz ne demek bilmiyordu. Malum Side dalgalı bir deniz... Abartmıyorum sabah girdi akşam çktı sudan... Gece yattığında, "anne denizde dalgalarla boğuşuyorum, sarhoş gibiyim" diyordu yattığı yerde, komik kızım benim....

Bu arada yüzmeyi bilmesine ve 10 yaşında olmasına rağmen biz tedbiri elden bırakmadık, tüm gün dalgalarla boğuşmakla inat eden Deniz'e hayatında ilk defa simit aldık ve bu şekilde yüzmesine izin verdik...




Side'den sonra rota Kaş idi... Kaş; Eray'ın yıllarca GS de iken yat turizmi yaptığı yer, çok özlemiş...Burada bir butik otel seçtik...

Çukurbağ'da Çok da keyif aldık...

Biz artık (artık değil, yıllardır aslında) tatil köyünden hoşlanmıyoruz karı koca, küçük otel olsun, sessiz osun, her şeyden önemlisi denizi iyi olsun, mümkünse yemekleri de iyi olsun.... Burası tam öyleydi, akşamları minimum miktarda açık büfe ama hepsi çoook ama çook lezzetli.... Hele bir akşam adam başı 2 lüfer yedik ki, akıllara zarar...

Dedim ya şansızlık, resimleri bulamadım, bir tek Deniz'in resmini buldum, otelin önünden denize girdiğimiz yer, malum Kaş'da plaj yok....



Bunun yanında Kaş ile ilgili hiç unutamayacağım bir yer, Kaputaj Plajı....O mav, o derinlik, o deniz... Şimdi içinde olmak vardı....




Kaputaj plajı, aynı gün içinde Kalkan ve kalamar keyfi...

Dönüş yolunda Adrasan keyfi... Mavilik ve sessizlik...

Hatırladıklarım bunlar... Resim de yok, oooofff, yılın en önemli aktivasyonunun resimleri yok oldu mu şimdi yaw??

4 Ekim 2011 Salı

2010 devam devam ....

Kaldığım yerden devam ediyorum, şaraba devam, bloğa devam, fonda Sema'nın en sevdiğim şarkısı "Kara Kız" çalıyor...

Dayanamıyorum, önce bunu yükleyeceğim...



Neyse cıvıklığı bırakalım, bloğa dönelim...

2010 Nisan ayında Mersin'e girmişiz, ailecek... Yazlığı adam edip daha sık gitmeye karar verdik, babam sağolsun, parası benden emeği sizden deyince aniden sahipleniverdik:-))) 3 gün Mersin silifke gezdik, çileğin en güzel zamanı idi; bir kasa çileği bir mola yerinde yiyiverdik.:-)))





sonuç Mersin de ki tadilatları bu yaz bitirdik, şimdi cillop gibi bir yazlığımız oldu hem de 5 saatlik bir mesafede... Sanırım bu kurban bayramı oradayız....

Geldik 2010 yaz tatiline... Bir dakka resimlerin hiç birini bulamıyorum, sabit diskimde yok, bilgisayarlarda yok, yok , yok... delirmiş durumdayım.... Yok yok ben böyle atlama yapmam, şarabın etkisi mi var bu işte bilemiyorum.... Çok mutsuzum...

Ara vermek durumundayım bulmam lazım o resimleri.....

3 Ekim 2011 Pazartesi

Huuu huu yine yeniden....

Eveeeet uzun bir aradan sonra merhaba....

Şimdi düşündüm düşündüm, ben bu bloğu ne için açmıştım, esas amaç kızıma hatıra olsun diye, e insan çocuğunu yarı yolda bırakır mı? Vallahi işi gücü bahane edip bırakmışım, derhal toparlıyorum...

Toparlarken farkediyorum ki yazmayı özlemişim, keyfim yerine geldi çok... Hazır Eray şehir dışında bu akşam, galiba sabaha kadar yazacağım... Dedim ya keyiflendim diye; önce şarabımı koyayım hele bir...Hatta size de hemen resmedeyim...



Bu arada becerebilirsem Deniz' e de bloğa tekrar başladığımı söylemeyip yıllar sonra bir sürprizle önüne koyacağım, bakalım becerebilecek miyim, ona da yakalanmadan zor ama....

Yaklaşık 1,5 sene geçmiş; toparlaması güç, az buz şey yaşanmamıştır, hatırlaması da çok kolay olmayacak.. Bu anlamda resimlerden faydalanacağım, hatta az laf bol resim koyacağım. Sizler için de kolay olur böylesi... Sabit diskim yanımda, haydi bakalım karıştıryoruz, 2010 Şubat dan sonra en yakın ne çıkacak?

Hemen Nisan ayından aşağıdaki iki resim çarptı gözüme... Nisan ayından bir aile kahvaltısı...



Bu resme bayıldım, 3 kardeş çocuğu bir arada...




2010'da 2 adet aileden düğün vardı bizde... Biri ağabeyim biri kuzen.

Aşağıdaki görüntüler ağabeyimden, 2. evliliği kendisinin, aileye genç ve çıtır bir gelin geldi:-))) Yüzüne karşı da çıtır gelin diye hitap ettiğim için rahat yazabildim burada:-))




Deniz'in resmini koymadan geçemeyeceğim, zira nadir elbise giydiği günlerden bir gece bu, yine dayanamayıp şaklabanca bir poz vermiş... Kendi resmimi hiç koymuyorum çünkü biraz kokoştum, utandm şimdi bloğa da ara verince :-)



Nisan ayı bizde paskalya kutlamadan geçmez, malum her sene Noelle ve çocukları ile yumurta boyar, saklar tekrar buluruz :-))





Kısa bir ara hemen döneceğim....