20 Temmuz 2007 Cuma

heyecanlıyım


Her sene ayrı bir heyecan içinde geçer Deniz'imin doğumgünü partisi hazırlıkları.. İstanbul'lu dostlarım bilirler, ataşehir'deki evimizin ortak alanında bulunan kamelyada yaptığımız kutlamalarda hep çok keyifli geçti şimdiye kadar..

Bu sene Ankara'da aile ortamında konsept biraz daha farklı olacak. Henüz benimde görmediğimin babama ait çiftlikde mangal partisi düzenleyeceğiz tüm sülaleye...Benim için asıl heyecanlı olan yanı doğum günü pastasını kendi ellerimle hazırlayacak olmam. Yıllardır niyetindeyim, ancak bu yıla nasip oldu, bugün bir telaş aldık ana malzemeleri Eray ile birlikte..

Pastacılık sektörüne aşinalığından dolayı eşimin bana çok faydası oldu malzeme alımında. Çikolata mutlaka melodi kuvertür olmalı dedi ve Gimat'a gidip kuvertür çikolatamızı ve süsleme için gümüş boncuklarımızı aldık. Daha sonra yine Gimat'da tüm pasta malzemelerini satın alabileceğiniz "Pastacılık Dünyası"'na uğrayarak Deniz'in seçtiği pasta üzeri oyuncakları ile enfes şekerlemeleri aldık.

Bundan sonrası bana düşüyor, bakalım becerebilecekmiyim bu pasta olayını..Tarifini yine blogdaşlarımdan birinden aldım, hele bir bitsin teşekkürlerimi sunacağım kendisine buradan..

Evimizin yeni konukları



Çok uzun zamandır Deniz sürekli mızıklanıyordu neden evimizde hayvan yok diye.. Tutturdu kedi, köpek, göbeğim çatladı bu tip hayvanların bakımının zor olduğunu anlatana kadar. İkna da olmadı hani ama nihayetinde kuşa fit oldu. Handan yengesinin doğum günü hediyesi oldu bize 2 tane muhabbet kuşu ve kafesi..Adlarını “Cik cik ile “Mik mik” koydu Deniz. Bunlar esasında yıllar boyu benim kızıma anlata geldiğim kuşlarımın adı idi. Hani biz anneler uydururuz ya benim kuşlarım var sen ne yapsan beni haberdar ederler diye; işte o cinsten.. Aslında Deniz son 2 yıldır gerçekte Noel Baba gibi hayal ürünü varlıkların gerçek olmadığını çözmüş durumda ama “cik cik” ile “mik mik” hala gerçek ona göre... Ben de kendime hayret ediyorum bazen nasıl inandırmışım diye..
Sabahları onların güzel sesleri ile uyanıyoruz artık ve sabah ilk işimiz kuşlarımızın kaka dolu tepsilerini temizleyip vitaminli sularını koymak..Tüm bunları benim güzel kızım kendi başına yapıyor. Artık yeni bir sorumluluğu var onun da evimizde...

Aslında bakınca da acıyorum onlara, tüm gökyüzünün hakimi olmak varken küçücük bir kafese tıkılmış durumdalar...Canım çok sıkılıyor böyle düşündükce, akabinde hemen Polyannacılık oynuyorum, ben almadım ya onların özgürlüğünü elinden, üstelik Pet Shop standartlarına göre illaki daha iyi bakıyoruz diyorum kendi kendime.... Ama gerek eşimin gerekse benim gönlümüzde olan tek hayvan var aslında; o da bir boxer sahibi olmak. Beni tanıyanlar Alex’i bilir, ah bir müstakil evimiz olsun (inşallah gelecekte-olur mu bilmem ki?) hemen alacağız bir boxer içine....

19 Temmuz 2007 Perşembe

Ver Elini Bodrum..

Ertesi sabah, ver elini Bodrum... Attık kendimizi Yalıçiftlik ve Bağla koyu serin sularına...Bu arada yolda güzel bir çiftlik yerinde mola verip mangal keyfi yapmayı ihmal etmedik, eline sağlık Koray’cım 40 C sıcağın altındaki emeklerin için...

Sonrasında ayrıldık kankalarımızla, onlar tatil köyüne biz doğru Bağla’daki annemin yazlık evine... Haşaratlar yüzünden biraz nahoş başlayan tatilimiz :-((((( eve yaptırdığımız profesyonel ilaçlama sonrasında keyifli bir şekle dönüştü...:-))))
Deniz ilk kez gerçek tatil arkadaşı edindi bu sene, Ayşe ile hemen arkadaş oluverdiler,

birlikte yüzdüler, (bu arada Deniz kollukları attı, ufak ufak yüzmeye başladı, hedefimiz bu yaz sonu yüzmeyi öğrenmesi olacak inşallah), mısır yediler, dans ettiler..


Bu vesile ile bana gün içinde hemen hemen hiç bulaşmadı kızım, ve bu da artık özgür bir birey olmasının verdiği sinyallerdi galiba...Ben de bu arada 2 kitabı bitiriverdim bir solukta “Gazi ve Fikriye” ve “Tibet’in Gençlik Pınarı”.

Akşamları ver elini Bodrum koyları; Gümüşlük, Yalıkavak Marina, Akyarlar ve Turgutreis... Hepsi birbirinden güzel yerler. Özellikle Yalıkavak Marina’da dinlediğimiz canlı piyano caz eşliğinde romantik bir akşam geçirdik eşimle. Bence çok şanslıyız böyle güzelliklerle dolu bir ülkede yaşadığımız için..

Eray’cığımın iş nedeni ile Ankara’ya dönmesinin ardından 1 hafta daha kaldık anneciğimle.. Güzel bir tatil daha geçirdik üç jenerasyon hep birlikte...
Tatilimiz ile ilgili diğer resimleri aşağıdaki resme tıkladığınızda göreceksiniz.... Dört gözle Ağustos’u bekliyoruz şimdi, tatilimizin ikinci bölümü için..Kafamızda kırk türlü plan var, bakalım hangisine dahil olacağız???
2007 Tatili Bodrum


Kankalarla buluşma....

Ankara'ya bye bye diyerek Selçuk-Bodrum yolculuğumuza başladık mutlulukla,


Öğleden sonra İstanbul’dan kankalarımızla Selçuk’un şirin mi şirin bir butik otelinde buluştuk... Çocuklarımız attı hemen kendilerini havuzun serin sularına...


Bizler de gün boyu keyifle muhabbetimizi sürdürdükten sonra akşam yemeğini yemek üzere Şirince’ye hareket ettik..

Adı gibi çok çok şirin küçük bir köy burası, her nasılsa ismi Çirkince iken sonradan Şirince’ye çevrilmiş... Leziz meyve şarapları ile meşhur...Önünüze çıkan muhtelif şarap evlerinden sizi içeriye davet edip meyve şarabı ikramında bulunuyorlar. Biz de bunlardan bir tanesinde şeftali, yaban mersini, karadut gibi değişik şarapları denedikten sonra alışverişimizi yapıp hafif çakır keyif çıktık oradan akşam yemeğimiz yemek üzere.

Vee leziz ege zeytinyağlıları, çocuklarımızın cıvıltısı ve kangal yavrularının havlaması eşliğinde keyifli bir akşam yemeği yedik hep birlikte.

Tadı damağımda kaldı Ege'nin bu şirin köyü.. Bir kaç sene sonra yapılacak plan, Selçuk ve civarının o buram buram tarih dokusunu ve bu şirin köyü detaylı bir şekilde gezmek olacak ailecek...
Tatilimize ait diğer resimler aşağıda ilgilenenlere sunulur:
2007 Tatil/Selçuk-Şirince

16 Temmuz 2007 Pazartesi

Özür

Sanmayın ki hala tatildeyim, 1 hafta oldu geleli ama yazmak nasip olmadı bir türlü... Cümleler geceleyin kafamda uçuşuyor, ne yazacağım belli ama bir türlü olmuyor işte. Geldiğimden beri evimi bile hakkıyla toparlayamadım, ne mi yapıyorum? Harala gürele çalışıyorum aslında... Eray'cığım dükkanını yıktı ve baştan yarattı, bu arada da Murat ağabeye iznini kullandırdı. İşler böyle olunca dükkanda işler bana düştü tabii. 1 haftadır her gün 12.00-18.00 mesaisindeyim. Eh malum unuttuk bu mesai saatlerini 6 ayda, biraz zor oldu tabii... Ama dükkanımız çoook güzel olacak eli kulağında bitmek üzere, Murat ağabey de Perşembe günü gelince rahata kavuşucam inşallah.. Sabrınız için teşekkürler....