1 Kasım 2007 Perşembe

sinema, tiyatro, opera vs...

Fatih Akın yine keyifli bir film yapmış. Tarz çok tanıdık, yine kopuk kopuk hikayeler sonunda birbiriyle ilginç bir şekilde birleşip son buluyor, çok güzel senaryosu olan ve tüm oyuncuların rollerinin hakkını verdiği güzel bir film, zaten bildiğiniz üzere 2007 Cannes Film Festivali’nde en iyi senaryo ve özel ekümenik jüri ödülünü kazandı "yaşamın kyısında" ; tavsiye olunur.

Bu arada sezonun açılması ile yine enfes tiyatrolar ve operalar var Ankara gündeminde. Geçen sezon yırtınıp da bir türlü yer bulamadığım "Kuğu Gölü" balesine şans eseri son 2 bileti yakaladım salonda. Dünya bale tarihinde önemli yere sahip, tüm klasik bale topluluklarının repertuarlarında baş köşeye konulan "Kuğu Gölü" balesini seyrettik geçen Cuma...

Ajandama not ettiğim ve mutlaka seyir edilmesi gereken pek çok tiyatro, opere var bu sezon; mesela Halit Ziya Uşaklıgil'iğn Aşk-ı Memnu'su, Shakespeare'ın Kısasa Kısas'ı, Mustafa Ahmet Yuvanç'ın Selanik'ten Anıtkabir'e adlı oyunu, Bir Garip Orhan Veli, "Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali" çerçevesinde Turgut Özakmanı'ın "Bir Şehnaz Oyun" adlı müzikali, Modern Dans Topluluğu'nun "Dansla Randevu"su, Mozart'ın "Saraydan Kız Kaçırma" adlı operası, arada sırada da CSO veya Bilkent Senfoni Orkestra'sının konserleri...(ay çok mu yazdım ne, gidebilecek miyim tüm bunlara acep???)

Yukarıda saydıklarım bizim listemiz, e tabii bir de kızıma ait programladığım şeyler var. 11 Kasım'da Deniz ve sınıf arkadaşı ile "Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler" çocuk operasına gidiyoruz, geçen sezonda gittik ve Deniz hala sayıklıyor durumda. Bundan sonra da "Karagöz ve Hacivat ile Cumhuriyet'e Yolculuk" adlı çocuk operası var sırada.. Yılbaşından sonra da yavaş yavaş isim yapmış klasik müzik konserlerine götüreceğim Deniz'i, bakalım beğenecek mi??

Hep aynı şeyi düşünürüm, kışı sosyal aktivitelerinden dolayı Ankara'da, yazı ise doğal güzelliği ile İstanbul'da geçirmek lazım, haydi esen kalın....

30 Ekim 2007 Salı

Bando keyfimiz


Bugün saat 15.00'de Cepa alışveriş Merkezi'nde Hava Kuvvetleri Komutanlığı Bandosu, aynı saatte Mesa Plaza'da jandarma Komutanlığı Bandosu ve yine aynı saatte Kuğulu park'ta da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bandosu programları var idi. Her seferinde Mesa plaza'ya gittiğimiz için bu sefer orayı eledim, Kuğulu Park da çok uzak geldiği için (Allah'ım artık tam bir Ankara'lı oldum galiba, 9 sene işe günde 80 km giden ben, şimdi 15 km'ye uzak diyorum:-))) )orayı da eleyince geriye bir tek Cepa kaldı..

Neyse annemle saat 14.30 civarı orada idik, biraz dolaşıp bando saatinde yerimizi aldık. Veee 1 saat boyunca müthiş bir müzik ziyafeti dinledik, sadece marşlar değil 1960'lı yılların seçme şarkıları da var idi repertuarda...

İşte böyle kutladık bu sene Cumhuriyet'imizi.. Akşam da binlerce kişi toplandı meşalelerle Tandoğan Meydanında, TV'den seyredebildim sadece..

Bu arada İstanbul'daki boğaz köprüsü ses ışık gösterilerini izledim TV'den, inanılmaz güzeldi ama bunun da maalesef yürekten değil, bir oyun ve göstermelik bir organizasyon olduğunu düşünüyorum, sizce de öyle değil mi????
Okula vardığımızda yine her şeyin çok organize olduğu açıkca belliydi.. İlk dikkat çeken şey öğrencilerin töreni ayakta değil oturarak izlemesi için sandalyelerin bahçeye konulması idi. Şahsen okul yıllarımdan törenlere ait aklımda kalan şey ayakta dikilmenin zorluğu olduğu düşünüldüğünde, bu fikrin süper olduğuna karar verdim...

Sonrasında çocuklar önce sınıflarında toplandı, yoklama alındı ve itina ile her sınıf öğretmenleri eşliğinde bahçeye indirildi ve tören başladı..

İlk yapılan tabii ki şehitlerimizin anısına saygı duruşu ve İstiklal Marşı... Gözlerimden yaşlar süzüldü bu anlarda, baktığımda pek çok kişinin benim gibi olduğunu gördüm, yüreğimde hissettim şehitlerimizn analarının acısını o anlarda.

Arkasından koro, coşkulu marşlar, şiirler, günün anlam ve önemine dair konuşmalar. Yine çok hoşuma giden bir şey daha, çok güzel bir oratoryo hazırlanmış Cumhuriyet’e dair.. Benim için inanılmaz olanı oratoryonun sunumunun sadece öğrenciler tarafından değil, okul müdür yardımcıları ve öğretmenlerle birlikte yapılması... Hayatımda ilk kez karşılaştığım bu durum ile tam puan aldı kızımın okulu benden. Okul kıstaslarının çok değiştiği günümüz ortamında kızımın Atatürk'cü bir okulda okuduğundan emin olduğum için bir kez daha içim çok rahat...

YAŞASIN CUMHURİYET!


Cumhuriyet'imizin kuruluşunun 84.yılını kutladık bu yıl.. Kızım ilkokula bu sene başladığı için yeni okulundaki ilk töreniydi... Sabah birlikte yaptığımız keyifli kahvaltıdan sonra koyulduk yola, yolda şöyle bir diyalog geçti aramızda;

-Deniz'ciğim bugünün önemini biliyorsun; (son bir haftamızın konusu Atatürk idi evimizde ve okullarında) ben bugün törende İstiklal marş'ımızı ve bildiğim tüm marşları çok coşkuyla söyleyeceğim.. Sen de öyle söyle emi annecim?

- coşku? yani yüksek sesle mi?

-Evet anneciğim yüreğinden ve yüksek sesinle, Atatürk'e ve tüm dünyaya duyurmalıyız bugün sesimizi...

- Atatürk bizi duyar mı anne? Biliyormusun ben Atatürk'ü çok özlüyorum anne, keşke ben doğduktan sonra ölseydi, yani keşke görebilseydim, elini öpebilseydim- onu çok isterdim anne....

Tüylerim ürperdi, çocuğumun yüreğinde şimdiden Atatürk sevgisinin oluşmasıyla onur duydum, ah keşke dedim; keşke yaşasaydı da başımızdakilerin hakkından gelebilseydi aaaah ahh...